Uzay araştırmaları, özellikle Mars’a yapılacak yolculuklar, son yıllarda büyük bir ilgi odağı haline gelmiştir. Bu nedenle roket bilimi, insanlığın geleceğini şekillendiren en büyük teknolojik gelişmelerden biri olarak öne çıkıyor. Roket biliminin gelişimi ve uzay keşiflerindeki ilerlemeler, insanlığı Kızıl Gezegen’e adım atmaya bir adım daha yaklaştırıyor.
Bu bölümde, uzay yolculuğunun tarihinden başlayarak Mars’a yapılacak olası yolculuklar üzerine kapsamlı bir değerlendirme yapılıyor. Doç. Dr. Arif Karabeyoğlu, roket biliminin gelişimini, uzay yarışını ve Mars'a yapılacak yolculuğun teknik ve lojistik zorluklarını detaylandırıyor. Aynı zamanda, ticari uzay projelerinin geleceği ve Türkiye’nin uzay çalışmaları üzerine ilgi çekici bir sohbet sizleri bekliyor.
Roket biliminin tarihçesi
Cüneyt Toros: Yapı kredi ile Geleceği Konuşalım podcast kanalına hoş geldiniz. Yaşamımıza yön veren konuları konuştuğumuz kanalımızda bugün, uzay yolculuğu ve özellikle de Mars'a yolculuk üzerine sohbet edeceğiz. İnsanlığın hayallerini süsleyen ve milyarlarca doları bulan yatırımların yapıldığı Mars'ın keşfi projeleri son dönemin en popüler konularından. Peki insanlık neden Mars'a gitmek istiyor? Kızıl gezegene seyahat ne zaman ve hangi koşullarda mümkün olabilecek? Mars yarışı ülkelerinin ekonomilerini nasıl etkileyecek? İşte bütün bu soruları bugün Koç Üniversitesi'nden Doçent Doktor Arif Karabeyoğlu'na soracağız.
Hocam yayınımıza hoş geldiniz öncelikli olarak. Bu uzay konusu son dönemin belki üzerinde en fazla konuşulan konusu. Bizim hani eskilerde söylediğimiz bu kahve muhabbetlerinde bile artık bu konu gündeme gelmeye başladı. Herkes merak ediyor. Ne oluyor? Neden bu yarış birden özellikle Mars özelinde arttı? Tabii bütün bunlara gireceğiz ama siz bir roket bilimcisiniz. Bu roket teknolojisiyle başlayalım. Her şeyin başı bu zaten. Uzaya gidebilmemiz için önce iyi bir rokete ihtiyacımız var. En azından bugünkü teknolojide. Biraz bunun geçmişinden başlayalım. Ruslar gitti sonra Amerikalılar'ın Apollo programı ve bugün geldiğimiz nokta.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Öncelikle hoş bulduk diyeyim. Sizlerle olmak çok keyifli. İnşallah roketler, uzayı konuşacağız. Şimdi roketçiliğin tarihine bakacak olursanız ben bir tık daha geri alacağım sizden müsaadenizle. Aslında roketçiliğin tarihi çok eski değil. Bakarsanız Konstantin Sirkowsky diye bir Rus matematik öğretmeniyle başlıyor bütün her şey. Bu işin teorisini 1800'ün sonuna 1900'lerin başında kuruyor. Fakat pratik roketçilik aslında bakarsanız Almanya'da ve Amerika'da ortaya atılıyor. Ve 1920'lerde 30'larda ortaya çıkıyor.
Ve roketlerin ilk kullanımı aslında bakarsanız 2. Dünya Savaşı'nda yapılıyor. Biliyorsunuz en önemli uygulaması V-2 roketleri, Almanların Londra'yı bombaladıklarından. Bu V-2 sistemi aslında bakarsanız mevcut modern roketlerin bütün alt bileşenlerini teknolojik olarak içeriyor. Ve bunun da başında biliyorsunuz yaratıcısı Wernher von Braun diye bir Alman. Daha sonra von Braun Amerika'ya gidiyor. Amerika'daki roketçiliği de geliştiriyor hızlı bir şekilde. Ve biliyorsunuz Amerika'nın Ay projesi yani Apollo projesindeki kullanılan Saturn V roketinin de aslında geliştiricisi diyebiliriz. Bu işin Amerika tarafı bir de Rusya tarafı var. Ruslar da aslında bu Almanların ve V-2 teknolojisinden yararlanıyorlar. Von Braun Amerika'dan almış olsa da aslında bakarsanız Ruslar da gidiyorlar Almanların teknolojik bazına bakıyorlar. Çünkü o bölgeyi ele geçirdikleri için Ruslar fabrikalara girebiliyorlar. Ve fabrikalar da aslında bakarsanız bu teknolojilere hakim oluyorlar.
Rusya'da çok önemli bir karakter var Korolyov. Korolyov biliyorsunuz Rusya'da roketçiliğin aslında başlatan kişi diyebiliriz. Korolyov aslında bakarsanız Rusların Ay roketini geliştiriyor. Amerika'da da von Braun geliştiriyor. Ve bu ikisinin yarışı aslında Rusya ile Amerika'nın yarışı aslında Korolyov ile Von Braun'un yarışı. Bu ta 1940'ların sonunda 50’lerin başında başlıyor. Fakat çok talihsiz bir şey oluyor Korolyov 1960'ların ortasında ölüyor. Dolayısıyla Rusların geliştirmekte olduğu Navy roketi yani Ay roketi büyük felaketlerle patlamaya başlıyor, başındaki insanı kaybettiği için. Fakat Von Braun başarılı oluyor. Yani böyle bir talihsizlikten dolayı da diyebilirsiniz. Amerikalılar biraz daha hızlı davranıp Ay'a gitmeyi başarıyorlar. Ama biraz daha geri alırsak tabii uzaya ilk uyduyu atan Ruslar 1957 yılında biliyorsunuz. Sputnik uydusunu atıyorlar. Ondan sonra ilk insanı atan Ruslar, Yuri Gagarin biliyorsunuz. Uzayda ilk defa araç dışına çıkıp uzay yürüyüşü yapanlar Ruslar. Dolayısıyla alt alta koyduğumuz zaman Rusların elde ettiği başarı uzay çalışmalarında 1965'lere kadar Amerika'dan öndeler. Her zaman bir adım öndeler. Bu Amerikalıların Ay inişiyle değişiyor. 1969 yılında Temmuz ayında biliyorsunuz Amerikalılar Ay’a iniş yapıyorlar.
Saturn V roketi biliyorsunuz. Dünyadan 140 ton kadar bir kütleyi dünya yörüngesine çıkarabilen çok kuvvetli bir roket. 3000 ton ağırlığında ve hâli hazırda dünyanın en kuvvetli roketi.
Cüneyt Toros: Bugün bile hâla kuvveti kıyaslandığında çok ileride bir roket yani.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Kesinlikle bakarsanız hem teknoloji olarak hem de kuvvet olarak Saturn V hâli hazırda dünyada kullanılan bütün roketlerden daha kuvvetli. Biliyorsunuz SpaceX'in geliştirdiği bir sistem var. Bu sistemin adı Starship aslına bakarsanız. Bu roket Saturn V'den daha ağır. Saturn V 3000 ton iken Starship 5000 ton. Fakat taşıyabildiği faydalı yük itibariyle Satürn V daha yüksek kabiliyete sahip. Dolayısıyla bu Saturn V'in ne kadar yüksek performanslı bir sistem olduğunu gösteriyor. Bunun esas sebebi de Satürn V üst iki kademesinde hidrojen ve oksijen kullanıyor. Dolayısıyla bunlar çok yüksek performans sistemler ve bu yüksek performans sistemlerle çok daha yüksek büyük kütleleri uzaya taşımanız mümkün. Ama bunun bir bedeli var. Bedeli ne? Maliyet. Maliyet olarak belki de SpaceX'in yaptığı işin 10 katına mal oluyordu her fırlatma Apollo döneminde. Yani o zamanlar çok maliyet düşürülmüyordu da 1960-1970'lerin başında. Şu anda bambaşka durumdayız. Yani ticari uzayın şu anda öne çıktığı bir zamanda aslına bakarsanız roketçilikte ben bütün öğrencilerime söylüyorum. Artık her şey maliyet üzerine konuşulmalı. Performanstan bile daha önemli. İşi yaptığınız sürece ucuz olması önemli. En hafif olmanız kritik.
Cüneyt Toros: Evet. Sonsuz bir kaynak yok. Yani o dönem uzay yarışı bir de ideolojik bir yarış vardı tabi bunun altında yatan. O nedenle kimse maliyete bakmıyordu. Amerikalılar bile ki en çok maliyete bakan ülkedir. Hiç bakmadan devam ettiler. Şu anda Satürn 3’ü yapmak feasible değil, en azından ticari uzay açısından.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Değil. Yani benim Amerika'daki danışmanım David Altman adında bir danışmanım vardı. Hani bir roketçiliği onunla başladım diyebilirim. David Altman 1944 yılında Amerika'da bu roketçiliğe başlıyor. İlk roketçilerindendir Amerika'nın. Ve onunla konuşurken hep şunun farkına vardık. O zaman akıllarındaki tek şey performans. Yani özgün darbe dediğimiz performans kriteri vardır roketçilikte. Birim kütle başına, itici kütlesi başına elde ettiğiniz itki kuvveti manasına gelir. Bütün mesele onu bir saniye bile arttırmak onlar için çok büyük olaymış. O zaman dediğim gibi maliyet çok düşülen bir şey değilmiş. Her şey performansmış. Roketçilik böyle başlamış. Çünkü stratejik bir alan olduğu için. Ama şu anda bir transformasyondan geçtik son 20-30 sene içerisinde. Ve artık maliyete bakıyoruz. SpaceX de bunu yapıyor. Yer firmalar da yapıyor. Maliyet bizim için birinci derecede önemli.
Uzayın ekonomik cazibesi
Cüneyt Toros: Hocam şimdi SpaceX Elon Musk'un yapmaya çalıştığı onun bir hayal var. Mars'a insan gönderebilmek. Mars konusunda gireceğim. Çok tehlikeli bir yolculuk. Oraya şu anki imkanlarla gidebilir miyiz? Bunları konuşacağız. Şimdi Ay konusuna geri dönmek istiyorum. Çünkü Ay bize daha yakın olan bir mesafede. Ve gidiş gelişi yaklaşık 3 gün bildiğim kadarıyla gidişi. Dönüşü de 3 gün deseniz, 6 gün. Yani çok daha rahat şu anda Ay üzerine çalışmalar yapılabilir. Amerikalılar biraz uzak kaldı bu işten. Bir bıraktılar bir dönem. Uzun zamandır gitmiyorlar ama yeniden gündeme aldılar. Sadece Amerikalılar değil şu anda dünyada çok çeşitli başta Çin olmak üzere uluslar bu işe girdi. Uzayı bu kadar cazip kılan ne? Eskiden iki kutuplu dünyada iki ülke bu yarıştaydı ama şimdi herkes biz dahil olmak üzere. Onu da soracağım. Bu yarışa girdik. Neden?
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Evet. Yani bu nedenini anlatacağım ama öncelikle istiyorsanız şunu söyleyeyim. Yani Amerika Ay'a gitti. 1969 yılında ilk inişlerini yaptılar. 1972'nin sonuna kadar da biliyorsunuz toplam 6 tane Apollo sistemi Ay'a iniş yaptı. Amerikalılar bu işi yaparken akıllarındaki tek şey bu işi becermekti. Dolayısıyla geliştirdikleri sistem çok hızlı bir şekilde geliştirmelerine rağmen maliyet etkin ve sürdürülebilir bir sistem değildi ekonomik yönden. Dolayısıyla Amerika Ay'a gitti ama yanlış gitti. Ekonomik bir şekilde gitmedi. Dolayısıyla buradan şunu çıkarıyoruz. Yanlış bir şekilde gittiğiniz için, sürdürülebilir bir şekilde gitmediğiniz için Ay programı 1973 yılında bitti. Bir şaka vardır NASA ile ilgili. Şunu derler 1973 yılında Florida'daki taksi şoförlerinin önemli kısmı NASA çalışanlarıdır derler. Gerçekten de öyledir. Çünkü o büyük NASA, koskoca NASA, inanılmaz yetenekli insanların çalıştığı NASA
inanılmaz bir küçülmeye gitmiş 1970'lerin başında. Dolayısıyla Amerika birazcık yönünü kaybetmiş. Biliyorsunuz çok zor bir şeyi başarmışsınız. Ama bunu çok pahalı bir şekilde yapmışsınız. Artık oraya gitmenizin ekonomik bir manası kalmamış. Zaten de yapmışsınız. Kamuoyunun da ilgisi kalmamış. Dolayısıyla artık Amerika için Ay'a devamlı gitmenin bir mana arz etmediği bir durum oluşmuş. Fakat şu anda durum değişti. Şimdi neden uzay sorusu bence çok temel bir soru. Neden uzay şundan dolayı uzay? Uzay artık ticari yönden bir değer kazandı. Artık insanlar şunu gördüler. Uzaya artık stratejik yönden gitmemizden öte, ticari sebeplerle gitmemiz çok daha önemli. Biz uzay işlerinde para kazanabiliriz. Bu tür düşünceler artık çok önemli derecede şey kazandı, önem kazandı. Eskiden bakarsanız uzaya 1950'lerden, 60'lardan hatta 2000'lerin başına kadar uzayı her zaman için devletler domine etmiştir. Yani devlet, uzaya gitmek, uzayda operasyon yapmak çok pahalı ve riskli olduğu için.
Fakat bu değişiyor. 2000'lerin başında, biliyorsunuz SpaceX, Jeff Bezos'un Blue Origin'i, Richard Branson'ın Virgin Galactic, bu tür firmalarla artık uzayın ticari kullanımı önem kazanmaya başlıyor. Diyorlar ki biz bu işten artık para da kazanabiliriz. Ve dolayısıyla ticari uzay çok önemli bir şekilde önümüze çıkmış oluyor. Türkiye gibi bir ülke, yani günün sonunda bizim için de çok önemli. Çünkü ticari uzay treni kaçırmak şu anda hiçbir ülkenin lüksü değil bana sorarsanız. Çünkü bundan 20 sene sonra uzay alanı 1 trilyon doları geçecek bir sektör olacak. Ve böyle büyük bir sektörde küçük de olsa pastadan bir pay almak ekonomik yönden de önemli, yani stratejik yönünü zaten biliyoruz. Ama ekonomik olarak da uzay alanında olmak, oraya girmek çok kritik. Ve bunu şu anda dünyada bir devrim var, ticari uzay devrimi. Türkiye bu devrimi yakalamak için geç kalmış değil. Şimdi biz bu yola çıkarsak şu anda bu devrimi yakalayabiliriz. Akıllıca oynarsak kartlarımızı, stratejik bir şekilde davranırsak bunu yakalayabiliriz.
Uzay madenciliği
Cüneyt Toros: Hocam şunu bir parantez olarak belirtmek istiyorum ekonomik tarafa girdiğiniz için. Şimdi dünyada bir sürdürülebilirlik ve biliyorsunuz sürdürülebilirlik kavramı çok öne çıktı. Şimdi Avrupa Birliği yeşil mutabakata geçiyor. Bu şu demek karbon bazlı madenciliğin artık sonu demek. Yani sonu demeyelim ama bir süre sonra bitecek demek. Şimdi burada başka bir kavram ortaya çıkıyor benim okuduklarım. Nadir toprak elementleri diye bir kavram var.
Ve artık karbon bazlı madenlerden REE denilen bu elementlere geçiş olacak. Bunun da gerçekten hani kaynağı dünyada da tabii ki var ama uzayda bu kaynağı daha kolay erişilebileceği Mars ve Ay yüzeyi için söyleniyor. Dolayısıyla biz eğer yeşil bir gezegen istiyorsak biraz uzaya ihtiyacımız var gibi gözüküyor. Böyle bir perspektif de var. Bu neden ne de biraz bu uzay madenciliği nedeniyle de ülkeler gözünü Ay'a Mars'a dikmiş durumdalar.
Ama öncelik anladığım kadarıyla Ay çünkü daha az maliyette ve daha hızlı yola alınabilir bir durum, bilmiyorum katılır mısınız. Yani uzay madenciliği, ticari uzayın çok önemli bir motivasyon aracı gibi duruyor.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Şimdi Cüneyt Bey ticari uzay dediğimiz zaman aslında çok geniş bir alanı kapsıyor. İstiyorsanız hızlıca bu sektörün değişik alanlarından bahsedelim. Ve benim şahsi kanaatimce hangilerinin daha hızlı olacağından hızlı bahsedelim. Birinci olarak ticari uzayda nelere bakıyoruz? Şuna bakıyoruz. Komünikasyon sistemleri biliyorsunuz, telekom videoları. Efendim ben söyleyeyim GPS dediğimiz sistemler yani dünya üzerindeki yerinizi bulmak için kullanacağınız sistemler. Ondan sonra başka ne tür teknolojik uygulamaları var? Dünya gözlem. Dünya gözlem çok çok önemli bir konu. Çünkü biliyorsunuz buradan elde edeceğiniz büyük data inanılmaz derecede fayda oluyor ve ekonomik yönden de kullanabiliyorsunuz. Bunlar çok hızlı bir şekilde, internet de buna dahil olmak üzere, çok hızlı bir şekilde gerçekleşecek. Önümüzdeki 10 senede bunların ticari uzayda çok önemli bir payı olacak. İkinci olarak hızlı şekilde olacağına inandığım sektör uzay turizmi. Uzay turizmi de üç alt sektöre component’e ayırabilirsiniz. Birincisi yörünge altı uçuşlar. Burada ne yapıyorsunuz? Yukarı çıkıyorsunuz ama yörüngeye girmiyorsunuz, yukarı çıkıp aşağı iniyorsunuz. Bu tür uçuşları biliyorsunuz Virgin Galactic bu saniye içerisinde başlatmayı planlıyor. Blue Origin de bununla başlatacak. Dolayısıyla bu sektörün özelliği ne? Çok kolay misyonlar olduğu için ucuza bilet almanız mümkün ve çok büyük geniş insan kitleleri bundan faydalanabilecek. Dolayısıyla çok fazla uçuş yapabileceğiz.
İkinci sektör burada nedir? Dünya çevresindeki yörüngeye insanları çıkarmak. Bu halihazırda olan bir şey. Maliyetleri şu anda yüksek ama maliyetler biraz düştüğü zaman daha genişleyecek. Ve üçüncüsü ne? Aslına bakarsanız derin uzaya insan yollayabilmek, turist olarak. Mesela Ay’a insan yollama olayı şu anda başladı biliyorsunuz. SpaceX biletleri satmaya başladı. Dolayısıyla bu üç sektör önce yörünge altı uçuşlarla başlamak üzere, bana sorarsanız ikinci olarak ticari uzayda gelişecek kısımdır. Üçüncüsü uzay madenciliği. Şimdi uzay madenciliğinin temeli biliyorsunuz ekonomi. Yani ekonomik bir şekilde siz ister asteroitten getirin o madeni, istiyorsanız Ay’dan istiyorsanız Mars'tan getirin. Bunun ekonomik bir şekilde yapılması gerekiyor. Bunun ekonomik yapılabilmesi için halihazırda şu anda hala önümüzde bir engel var. O da fırlatma maliyetleri. Biz bugün bile dünyadan bir kilogramı alıp dünya yörüngesini çıkarmak için harcayacağımız para 5000 dolarlardan başlıyor. En ucuz 5000 dolar. Biz bu maliyetleri 500 dolarlar seviyesine indirebilirsek gerçekten uzay madenciliği çok parlak bir alan olarak önümüze çıkacak. Dolayısıyla iş bizde, roketçilerde. Biz bu maliyetleri yeni teknolojilerle bu seviyelere indirebilirsek uzayın önünde çok daha farklı imkanlar olacak. Bir de şunu söylemek isterim. Biz uzay turizmi diyoruz, uzay imkanları diyoruz, neler olabileceğini diyoruz. Ama aslında aklımıza gelmeyen, şu anda gelemeyecek o kadar çok uygulaması olacak ki uzayın. Biz uzaya çok daha kolay ve maliyet etkin bir şekilde ulaşmaya başlayınca aslında bakarsanız önümüz açılacak, ufkumuz açılacak. Dolayısıyla önümüzdeki nesiller inanılmaz inovasyonlarla ortaya çıkacaklar bence. Ve şu anda aklımıza hayalimize gelmeyen uygulamalar ve ticari alanlar ortaya çıkacaklar.
Uzay yolculuğu ve Mars
Cüneyt Toros: Şimdi Mars konusunda biraz girmek istiyorum buradan. Evet, ayda biraz durdular. Yeniden Çin özellikle ayın karanlık tarafına doğru gidiyor bildiğim kadarıyla denemeler yapıyor. Amerikalılar yeniden insan gönderme programlarına başlıyorlar. Şimdi Mars'a gitme konusu, Elon Musk’ın zaten hayali insan gönderme konusu. Bugünkü teknolojiyle bilebildiğim kadarıyla, yanlışım varsa hocam düzeltin, 6 ay da gidilebiliyor diye biliyorum. Dönüşü var, doğru zamanda gitmeniz gerekiyor. Yani şu anda pek mümkün gözükmüyor. Mümkün ama feasible gözükmüyor. Bunu yakın zamanda gidilebilmesini yani ticari olarak da gidilebilmesini uygun teknolojiyle mümkün görüyor musunuz? Hadi gittik diyelim, Mars hani şu anda bir insanın yaşamasına uygun bir gezegen değil. En yakın gezegen belki ama değil. Ne yapacağız? Yani bunu özellikle merak ediyorum.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Evet, yani şimdi insanoğlunun Mars'a gitmesi önümüzdeki 30-40 yıl içerisinde mümkün mü? Önce istiyorsanız bu sorunun cevabını hızlı bir şekilde vereyim. Benim şahsi kanaatim hayır. İnsanoğlun önümüzdeki 30-40 yıl içerisinde Mars'a gitmesi, insan olarak gitmesi mümkün değil. Bunun sebeplerine hızlıca bahsederim isterseniz. Yani şu anda biz dünya yörüngesine çıkmada biliyorsunuz çok iyi kabiliyetlerimiz yok. Ekonomik olarak bunu yapamıyoruz. Dolayısıyla bizi Mars'a götürecek roket sisteminin çok kuvvetli olması lazım. Yani mümkün olduğu kadar az bir kütleyle bizi oraya götürmesi lazım. Bunu yapmak için de en enerjisi minimum yöntemlerle Mars'a gidiyorsun. Bu ne demek? Şu anda benim Mars'a gitmem 9 ay sürüyor. Ve benim Mars'tan geri gelmem hemen mümkün değil.
Hani gittim Mars'ın etrafında döndüm, geri geldim. O da mümkün değil. Çünkü gezegenlerin birbirine göre fazları var. Ben Mars'ta 17 ay beklemek zorundayım. Ondan sonra 9 ay daha gerisin geri dönmem gerekiyor. Bu Mars'a inmediğimi kabul ediyorum. Sadece Mars'ın etrafında döndüğümü kabul ediyorum. Bu 9 ay boyunca benim başıma gelecekler. Ben şimdi diyelim ki Mars'a gemiye bindim, Mars'a gidiyorum. Neler gelecek başıma? Hızlıca anlatayım. Her şeyin başında 9 ay boyunca dünyanın magnetik alanın dışındasınız. Bu ne demek? Radyasyona tabisiniz demek. Büyük olasılıkta bu radyasyonun sizin üzerinizde çok büyük etkileri olacak. Yani kanser olma olasılığınız artacak direkt. Akut özellikler de sonuçlar da doğurabilecek. Birincisi bu. İkincisi yiyecek. Yani yeterince yiyeceği de orada taşıyabilecek misiniz? Su ihtiyacınızı giderebilecek misiniz?
Diyelim ki bunların hepsini çözdük. Yerçekimsiz ortamda 9 ay boyunca ne yapacaksın? İnsanı biliyorsunuz yerçekimi olmama çok büyük etkileri var. Gözlerinize, kemiklerinize ve dolaşım sisteminize inanılmaz negatif etkileri var. 9 ay boyunca küçücük bir kodinde bir sürü insanla berabersiniz. 3-5 tane insanla diyelim. Bu da çok aslında psikolojisini bozan bir de o insanın. Ne yapacaksınız? Mars'a vardınız. Mars'a inmeniz lazım değil mi? Mars'a nasıl ineceksiniz? Mars'a inmek çok zor. Çünkü dünya gibi yüksek yoğunluklu bir atmosferi yok. Dolayısıyla geri giriş yani Mars atmosferine giriş yaptığınız zaman sizin bütün o büyük hızlarınızı kesecek bir atmosfer yok. Ne yapmanız lazım? Birkaç kademede yavaşlamanız lazım. Bu da teknolojik olarak çok çok zor. Biliyorsunuz YPL'in robotik misyonları dört kademeli bir yavaşlama yaparak Mars yüzeyine iniyorlar. Diyelim ki Mars'a indiniz. O da çok zor ama indiniz yani insanlı bir misyonla. İndiniz ne yapacaksınız? Yani Mars'ın yüzeyindeki atmosfer Dünya’nın %0.6'sı kadar basınç olarak. Oksijen miktarı Mars konsantrasyon olarak %0.17'si kadar. Oksijen yok. Ondan sonra bir toprak yok ekip dikebileceğiniz. Sıvı su yok. Radyasyona maruzsunuz.
Cüneyt Toros: Manyetik alanı yok.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Aynen. Yani sizin yaşayabileceğiniz bir ortam yok. Dolayısıyla siz oraya gittiğiniz zaman bütün bu habitatı beraberinde götürmeniz gerekiyor. Ve Mars yüzeyinde büyük olasılıkla yaşayamayacaksınız. Çünkü radyasyon ve folkloratlardan dolayı insana uygun bir ortam değil. Siz yine Mars içerisinde volkanik mağaralar bulup onların içerisinde yaşamaya çalışacaksınız. Bütün bunlara rağmen diyelim ki yine vardınız, yaşadınız, bir yolunu buldunuz. Ne kadar uzun süre devam ettirebileceksiniz. Bir ihtiyacınız oldu diyelim. Acil bir ihtiyaç çıktı. Ne yapacaksınız? Dünyadan gelmesi lazım. 9 ay bekliyorsun.
Dünyaya bir mesaj atacaksınız. 8 dakika ortalama gelme süresi. En kısa zamanda 3 dakika yani bu en minimum mesafe Dünya ile Mars arasında. Ama 22 dakikaya kadar uzun sürebiliyor. Yani bir mesaj yollamanız bile 10 dakika mertebesinde. Yani dolayısıyla Mars'da yaşamanın lojistiği inanılmaz derecedir bu. Ondan sonra dünyaya geri gelmek istediniz. Ne yapmanız lazım? Mars'dan Mars yörüngesine çıkacak bir fırlatma sistemi yapmanız lazım.
Biz bu konuyu çalıştık Nasa’da, yani yapılabilir. Dünya’dan daha kolay çünkü yerçekimi daha az. Ama yine de baya büyük bir roket. Bu ne demek? Mars'taki imkanları kullanarak yakıt bulmanız lazım demek. Bu çok önemli oluyor. Yani bu teknolojiyi geliştirdikten sonra ondan sonra Dünya'ya gerisin geri sizi ateşleyecek bir roket sistemi kullanmanız demek. Yani dolayısıyla Mars'a gidip geri gelmeniz ve rutin bir şekilde insanları oraya götürüp getirmeniz, bir koloni kurmanız için gerekli olan teknolojiler şu anda bizim için gerekli olan teknoloji, mevcut teknolojilerin çok çok ilerisinde. Burada ben şunu söyleyeyim isterseniz. Ne tür teknolojiler çok önemli Mars'ta bizim koloni kurabilmemiz için ve Mars'a mantıklı sürelerde gidip gelebilmemiz için.
Birinci olarak bizim alanda, yani roketçilikte çok bilgilerlenmeler olması gerekiyor. Şu anda biz Mars'a kimyasal roketlerle gitmeye çalışıyoruz. Ama kimyasal roketlerle Mars'a gitmek 9 ay sürüyor. Bakın Elon Musk da bir sistem geliştiriyor biliyorsunuz. Doğal gazla oksijen yakarak bu işi yapmaya çalışıyor. Ama burada elde ettiğiniz enerjiler çok sınırlı, çok zayıf. 340 saniyelerde 350 saniyelerde özgür darbeleriniz var. Bunlar yeterli değil. Ne yapmanız lazım? Yeni bir teknolojiye girmeniz lazım. Bu yeni teknoloji ne? Nükleer itki teknolojisi. Nükleer itki ile sizin bu 350 saniyelik özgür darbenizi 900 ve 1000 saniyelere çıkarabiliyorsunuz. Bu ne demek? 3'te 1, 4'te 1, 5'te 1 yakıtla Mars'a gidebiliyorsunuz demek veya siz o 9 aylık sistemi süreyi 2 ay indiriyorsunuz demek. Dolayısıyla nükleer bir itki sisteminiz varsa 2 ay da gidebilirsiniz. Bu çok önemli. Nükleer bir itki sisteminiz varsa artık atmosfere girip yavaşlamanız da gerekmeyebilir. Roketi geri çevirip yavaşlamanın bir kısmını öyle yapabilirsiniz. Nükleer sisteminiz varsa belki Mars yüzeyinden kendinizi Mars yörüngesine de atabilirsiniz, dünyaya geri dönebilirsiniz. Dolayısıyla itki teknolojileri çok çok önemli.
Cüneyt Toros: Peki, neden yapılmıyor? Maliyeti yüksek olduğu için mi nükleer teknoloji yoksa riskleri nedeniyle mi?
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Şu anda nükleer teknoloji niye geliştirilmedi dünyada bunun en temel cevabını ben size söyleyeyim. 1970 yılına kadar, 1971 yılına kadar Amerika'da NERVA diye bir program vardı. Ve nükleer itki teknolojisinde bayağı başarılı oldu Amerika. Rusya'da da benzer programlar vardı. NERVA ateşlendi, Nevada'da Amerika'da bayağı ateşlemeler yapıldı. Bu 1971 yılında bıçak gibi kesildi. Çünkü bir anlaşma imzaladı Rusya ile Amerika aralarında. Atmosferde nükleer test yapmama anlaşması. Bu anlaşmaya istinaden nükleer test yapamamaya başladılar ülkeler ve günün sonunda test yapmayınca bu işler yürümüyor biliyorsunuz. Birinci olay bu oldu. İkincisi şu, siz nükleer bir sistemi yörüngeye çıkarmanız lazım dünyada bir fırlatma yaparak. Yörüngeye çıkartma operasyonunda çok dikkatli olmanız lazım. Çünkü hala bizim fırlatma sistemlerimiz tam güvenilir değil. Eğer bu gerisin geri dünyaya düşerse nükleer reaktörü dünyaya düşürmüş olacaksınız. Dolayısıyla nükleer bir sıkıntı ortaya çıkacak. Dolayısıyla dünyadaki fırlatma teknolojilerinin de daha ilerlemesi gerekiyor. Temel sebepleri var. Ekonomik yönü de var tabi, nükleer ucuz sistemler değil. Bunlar pahalı sistemler ama Mars'a gitmek için kesinlikle lazım.
Mars’ta yaşam
Cüneyt Toros: Evet hocam. Hocam şimdi Mars'a da gittik dediğiniz zorlukları aştık. Yani şimdi orada yaşamı, terraform denen bir şey var. Yani o gezegeni dünyalaştırabilecek bir sistem oluşturabilir miyiz? Ya bunu yapmayacaksak, bu çok maliyetli olacaktır tabi ki, neden bu kadar gitmek istiyoruz? Yani Elon Musk bu hayal mi sadece? Ben bunu yapacağım diye mi ortaya çıkıyor? Bir nedeni olmalı.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Yani ben size şunu söyleyeyim. Önümüzdeki zaten söylemiştim. 30 sene içerisinde Mars'a insan yollamak hani cinayet gibi olacaktır. Çünkü tek yönlü bir bilet olur. Dönüş zaten olmaz. Yolda da insanların ölme olasılığı çok yüksek olur. Ondan sonra ben ama 30-40-50-100 sene içerisinde Mars'a gidilip orada kolonilerde insanların yaşayabileceğini inanıyorum. Ama bu terraforming dediğiniz olay kolay iş değil. Yani günün sonunda siz belki ne yapacaksınız orada? Büyük nükleer patlamalarla hani Mars'ın buzlaşmış sularını buharlaştırıp bir atmosfer yaratmaya çalışacaksınız. Bunlar çok zor işler. Hani oralara gelmeden insanoğlu Mars'ta bir koloni içerisinde yaşayacaktır. Ve bu kolonide büyük olasılıkla yüzeyde olmayacak, mağaralarda olacak. Dolayısıyla böyle bir düşünce olacak. Yani bunu şunu sorabilirsiniz tabii. En temel olarak insanoğlu niye gitmek istiyor bir yere? İnsanoğlunun ruhunda var. Hani ben en temel olarak bunu söylüyorum. Yani günün sonu ekonomi bir sebep olmasa bile biz gitmek isteriz.
İnsan popülasyonun önemli bir kısmını biliyorsunuz keşfi çok sever. Yani günün sonunda bu ruhumuzda olan bir şey. Niye Mars diye soruyorsunuz? Çünkü daha iyisi yok. Ay’ı çıkaralım denklemden çünkü Ay çok iyi gidiyor gitmek için. Venüs bir cehennem. Yani Venüs'le Mars'ı kıyaslamayın. Venüs'ün yüzey sıcaklıkları 450 derece Celsius. Basınçlar Dünya’dakinin neredeyse 100 katı. Yani sülfür ortamı, sülfürik asit yağmurları, felaket bir yer. Orada yaşama şansınız yok. Mars ona göre çok daha kolay bir yer. Jüpiter'in uyduları var. Yani Europa'ya gidebilirsiniz. Satürn'ün uydusu Titan'a gidebilirsiniz. Bunlar uygun yerler. Ama tabii gitmek daha zor, daha uzak. Ve Güneş’ten uzaklaştıkça biliyorsunuz solar enerji miktarı azalıyor. Bu da sıkıntı. Çünkü enerji üretmek için Güneş’i kullanmanız gerekebiliyor. Dolayısıyla aslında bakarsanız Güneş’e ne kadar yakın olursanız o kadar iyi.
Bir de Mars'a gitmenin ve Mars'ı öğrenmenin çok temel bir sebebi var. Ben bilim adamı olarak söyleyeyim size. O da şu Mars, Dünya’ya en benzer gezegenlerden bir tanesi. Bir tanesi Venüs, bir tanesi Mars. Biz üç kardeş gibiyiz, düşünebilirsiniz. Burada Mars'ın başına gelenler yıllar içerisinde, milyarlarca yıl içerisinde diyeyim, Venüs'ün başına gelenleri öğrenmemiz bizim için çok önemli. Çünkü Dünya’nın başına neler geleceğini biz buradan ortaya çıkaracağız. Dolayısıyla bu iki gezegeni de öğrenmek bizim için hayati derecede önem arz ediyor. Başka bir sebebi de şu, Mars'ta biz hayat olmuş olabileceğine inanıyoruz. Yani bilim bunu olabileceğini gösteriyor bize. Eğer Mars kadar yakın bir yerde hayat varsa, bu bize neyi söyleyecek? Bütün evrende, o bütün exo gezegenlerde, milyonlarca exo gezegen var biliyorsunuz. Bunlarda çok daha ileri hayatın olmuş olabileceğini bize söyleyecek ve bu insanlık için en temel sorulardan bir tanesi. Evrende yalnız mıyız? Bu sorunun cevabını Mars'ta arayacağız.
Türkiye, uzay yolculuğu ve roket bilimi
Cüneyt Toros: Hocam biraz Türkiye'ye gelmek istiyorum, Milli Uzay programı var. Sizin de yöneticiliğe yaptığınız bir şirket var ve ben bizim durumumuzu öğrenmek istiyorum.
Şimdi biz Ay’a roket teknolojisi üzerine hızlandırdık çalışmalarımızı. Başlamıştık, şu anda hızlandırmış gözüküyoruz. Fakat biraz önce söylediniz, yani işin maliyet boyutu var artık ve Apollo roketinin hâla en iyi roket olduğunu söylüyorsunuz ama o dönem sonsuz kaynakla yapılmış bir iş. Bizim bunu yapmamız bu haliyle çok mantıklı gözükmüyor, dünyada herhangi bir ülkenin de. Peki biz ne yapıyoruz şu anda? Nasıl bir teknolojiyle Ay'a gitmeye çalışıyoruz?
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Öncelikle şunu söylemek isterim. Daha önce de söylemiştim. Dünyada yaklaşık 12 sene uzay treni gittikçe hızlanarak gidiyor ve Türkiye gibi ülkeler bu trene atlamak zorundalar. Benim şahsi kanaatim bu. Bu stratejik önem arz ediyor. Dolayısıyla bizim artık, ben şunu demiyorum, biz çok zor uzay programlarına girelim, çok zor misyonlar yapalım demiyorum ama Türkiye Cumhuriyeti gibi iddialı bir devletin ne yapması lazım? Uzay alanında kendi teknolojilerini geliştirip ticari uzay alanında dünyaya pazarlayabileceği ürünleri oluşturması lazım. Ve aslına bakarsanız bizim uzay programımızın özünde o var. Hani uzay ajansımızın ve Cumhurbaşkanımızın açıkladığı bir program var, biliyorsunuz. Bu programın özünde mesela, ay programı da buna dahil, ne yapmaya çalışıyoruz orada? Ay'a gidiyoruz ama Ay'a gitmek bir vesile.
Özünde biz orada çok maliyet etkin bir uzay motorunu uzayda deneyip tarihçe kazandırmak istiyoruz. Ve bizim teknolojimiz hibrik roket teknolojisi, sıvı oksitleyicilik ve katı yakıtı beraber kullandığımız bir teknoloji. Ve bu teknolojide biz mevcut uzay motorlarına göre 10'da 1 maliyet etkinliği elde edeceğimizi düşünüyoruz. Bu ne demek? Biz 10'da 1 fiyatla bunları satabiliyorsak dünyaya artık dünyada, bu pazarda, biz de bir yer sahibi olacağız demek. Ama bu sistemlerde en önemli faktör şudur. Uzayda siz bunları test etmediğiniz sürece kimse bu işin riskini alıp bu motorları denemez. Dolayısıyla bunu ilk biz yapmamız lazım. Eğer bu programda başarılı olursak bizde teknolojik olarak önümüzü açacak bir yol olacak. Yani bu çok çok önemli. Bu bir örnek. Yani hibrit roket motor teknolojisinde gerçekten ileriyiz. Orada bir şeyimiz yok. Ama başka teknolojiler de ortaya çıkarmamız lazım. Yani neye bakmamız lazım? Şuna bakmamız lazım. Dünyada bu maliyet problemlerini uzayda nasıl çözebilirim? Ben size şöyle söyleyeyim. Bir uzaya kalipiye bir vana alsanız bugün. Çok basit bir vana. Burada dükkanlardan alabilirsiniz. Bunun maliyeti 50 bin dolar ile 100 bin dolar arasında. Dolayısıyla biz bu maliyetleri diyelim ki beşte birini onda birine düşürebiliyorsak hem dünyaya büyük hizmette bulunuyoruz hem de ülke olarak o 1 milyar doların üzerindeki pazarın bir parçasını elde etmiş oluyor. Ve stratejik de bir alan elde etmiş oluyoruz. Dolayısıyla bence çok çok önemli. Bir de başka bir önemi var uzayın. Hani uzay programının da kritik olmasının sebebi. O da gençlerimizi aslına bakarsanız bilim, teknoloji ve uzay alanına doğru yönlendirmiş oluyoruz. Yani stimüle etmek. Ben 1969 doğumluyum. Biliyorsunuz Ay'a inildiğini yılında. Hani belki bu merakım ondan geliyordur diye düşünüyorum.
Cüneyt Toros: Ben de 70'liyim hocam. Programı kestiği yılda ben doğmuşum Amerikalılar.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Aynen. Yani dolayısıyla şunu diyorum ben. Yani hani bu Amerikalılar da yapmış olsa bizi hani Türkiye'de etkilemiş. Yani dolayısıyla Türkiye'nin bu işi yapması Türk gençlerini illaki stimüle edecektir. Bence ülke olarak hani bunun bir çarpanı olacaktır. Bir harcadığınızı 10 olarak geri alacaksınız. Yani dolayısıyla ben burada harcanan paraların ziyan olacağını düşünmüyorum ama şunu söylememiz gerekiyor. Biz Apollo programı yapmıyoruz. Bu çok önemli. Apollo ne yapıyordu? Şunu yapıyordu. 140 tonluk bir faydalı yükü, biliyorsunuz Satürn V roketi, bunları yörüngesine koyuyordu. Bizim burada koymaya çalıştığımız yük 1-2 ton. Yani dolayısıyla hani bunları kıyaslamak da akıl kârı değil. Biri insanlı bir program, birinde insan yok sadece. Biliyorsunuz kamera yolluyoruz yani birkaç ekipman yolluyoruz. Büyük farklar var programlarda. Aynı şeylerden bahsedelim yani. Önemli olan o.
Ama bu program için önemli olan sonucu. Sonucunda maliyet etkin bir uzay motorunu uzayda kalifiye edebileceğiz. Bence önemli olan o.
Kapanış ve teşekkür
Cüneyt Toros: Hocam artık sonuna geldik. Ben şunu sormak istiyorum size. Mars'a diyelim ki o teknoloji bulundu. Ve hadi başlıyoruz. Talepleri topladık, gidiyoruz. Siz gitmek ister miydiniz?
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Şimdi Cüneyt Bey, ben roketçi olduğum için roketleri belki en iyi bilenlerden biriyim. Dolayısıyla Mars'a gitmeyi bırakın ben Dünya yörüngesine çıkmam öyle söyleyeyim. Şaka bir yana günün sonunda tabii ki hepimizde asla bakarsanız bir yerlere gidip keşfetme duygusu var, derin bir şekilde var. Emniyetli bir şekilde yapılabildiği sürece ben Mars olmasa bile Ay'a gitmeyi çok isterim. Benim için bir hayaldir yani. Ay'a inmesek bile ayın etrafında bir sekiz dönüp geri gelmek çok keyifli bir şey olacaktır. Mars'a gider misiniz derseniz Mars çok uzun bir süreç yani. Şöyle uzun bir süreç yani. Gitmeniz en kısa sürede 2-3 ay, dönmeniz 2-3 ay, orada kalmanız gerekiyor. Yani 3-5 senelik bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla o biraz daha fazla insandan hayatını alan bir şey. Ama Ay öyle değil. 3 günde gidip 3 günde geldiğimiz bir yer olarak çok daha benim ilgimi çeken bir yer.
Cüneyt Toros: Hocam çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok keyifli sohbetti. Şahsen benim de başta söylediğim gibi ilgi alanımdı ve çok değerli bilgiler de verdiniz. Umuyorum bizim uzay programımız da hızla en azından kendi amaçları çerçevesinde devam eder. Ben özellikle bu yeni neslin buraya ilgi duyması sonucunu çok önemsiyorum. Umuyorum daha fazla genç arkadaşımız bu alana ilgi duyar ve yepyeni inovatif gelişmeleri bu ülkede de görürüz.
Tekrar teşekkür ediyorum hocam.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: En son şunu söyleyeyim isterseniz. Gençlerimiz gerçekten çok yetenekli. Yani Türk mühendisleri, genç Türk mühendisleri bu işleri çok rahat yapabilecek bir gençliğimiz var. Yeter ki bir şekilde ne yapacağımızı ortaya koyalım. Yani gençlerimize güveniyoruz. Daha da teknik kabiliyetlerimiz artacak. Ben çok umutluyum.
Cüneyt Toros: Ne güzel. Hocam tekrar sağ olun. İyi çalışmalar diliyorum.
Doç Dr. Arif Karabeyoğlu: Teşekkür ederim Cüneyt Bey. Herşey için çok sağ olun.